Yasaklı Diyetlerin Ardındaki Gerçek: Kıtlık Bilinci ve Zihinsel Yorgunluk
Yazan: Melina Ezgi Tosun
Yemek yemek, sadece yaşamak için değil; hissetmek, hatırlamak ve bağ kurmak için yaptığımız bir eylemdir. Ancak son yıllarda bu doğal davranış, “yasaklar ve kurallar” arasında sıkışan bir mücadeleye dönüştü. Kilo verme, “temiz beslenme” ve “fit olma” takıntısı; bedenden çok zihni aç bırakan bir döngü yaratıyor. İşte tam burada, karşımıza kıtlık bilinci çıkıyor.
Kıtlık bilinci, insanın sahip olduklarını yetersiz görmesine neden olan bir düşünme biçimi. Bu bilinç, sadece ekonomik anlamda değil, beslenme alışkanlıklarımızda da hüküm sürüyor. Ne kadar yersek, o kadar suçlu hissediyoruz. Ne kadar kısıtlarsak, o kadar “başarılı” sayılıyoruz. Aslında bu, modern dünyanın en tehlikeli yanılsamalarından biri.
Haber Galerisi İçerik
🍽 “Yasaklı” Olan Her Şey Daha Cazip
Bir yiyeceği yasakladığınız anda, beyniniz onu daha çok istemeye başlar. Bu nörolojik bir refleks. Uzmanlara göre, yiyeceği “yasaklı” hale getirmek, onu zihinsel olarak “ödül” kategorisine sokar. Böylece kişi, “direndiği” her an biraz daha takıntılı hale gelir.
İşte bu noktada, Diyet Kültürü devreye giriyor. Medyada sürekli pompalanan “ideal beden” algısı, bireyi hem psikolojik hem biyolojik açıdan sıkıştırıyor. İnsan kendini değil, toplumun aynasında gördüğü versiyonu beslemeye çalışıyor.
🧠 Kıtlık Bilinci: Görünmez Hapishane
Kıtlık bilinci, “yetmez” korkusuyla yaşayan bir zihnin eseridir. Bu bilinçle yaşayan birey, tabağındaki son lokmayı bile planlayarak yer. Açlık hissini değil, kontrol duygusunu tatmin etmeye çalışır.
Fakat bu kontrol bir süre sonra el değiştirir — kontrol etmeye çalıştığınız şey, sizi yönetmeye başlar. Bu durum zamanla Bulimia Nervoza gibi yeme bozukluklarının tetikleyicisi haline gelir. İnsan, doyuramadığı bedeniyle değil, susturamadığı sesiyle mücadele eder.
🌿 Doyumun Gerçek Tanımı
Doymak, midemizin değil, zihnimizin verdiği bir onaydır. Eğer kendimize “bunu hak etmiyorum” dediğimiz bir noktadaysak, ne kadar yesek de tatmin olamayız. Bu yüzden beslenme alışkanlıklarını değiştirmek, sadece fiziksel değil; duygusal bir yolculuktur.
Psikologlar, kıtlık bilincinden çıkışın ilk adımının “izin vermek” olduğunu söylüyor. Yani kendine yemek yemeye, keyif almaya, hatta bazen bırakmaya izin vermek. Çünkü bedenin iyileşmesi, ancak zihnin affıyla mümkün olur.
❤️ Son Söz
Yasaklı diyetler, genellikle zihnimizi sessizleştirmek için değil, bastırmak için vardır. Ama hiçbir bastırılmış duygu sonsuza kadar susmaz. Gerçek iyileşme, bedenin değil, düşüncenin özgürleşmesiyle başlar.
Bu yüzden bir dahaki sefere aynaya baktığınızda şunu hatırlayın: Kendinizi değil, size dayatılan açlığı sorgulayın.

Diyetisyen Melina Ezgi Tosun, Kıbrıs Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümünden yüksek onur derecesi ile mezun olmuştur. Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde Fitness, Pilates ve Yoga eğitmenlik eğitimlerini tamamlamıştır. Ayrıca, çeşitli dil ve iletişim kursları alarak sağlık ve beslenme alanındaki bilgisini genişletmiştir.




